Aksiyon, Bilim-kurgu ve Rol Yapma Oyunu (RYO) öğeleri, sürükleyici bir hikâye, hârika ses ve grafikler, geniş ve yaşayan bir evren, karşı konulamaz bir güce karşı verilen amansız ve bir o kadar da efsanevi bir mücadele… İlk Mass Effect (ME) bize bunları vaadetmiş ve baız açılardan sıkıntı yaşasa da büyük bir kısmını yerine getirmişti hatırlarsanız. Bir takım eksiklerine rağmen olumlu eleştiriler almış ve gelecek vaadettiği belirtilmişti (en azından ben belirttim ). ME 2 ise ortalığı yıkarak hatta tarumar ederek geliyor. Evet oyun bu kez “olmuş”.
Fazla laf kalabalığı etmeden incelememize geçmek istiyorum yüksek müsaadenizle ama önce Mass Effect’ in konusunu hafızamızda tazeleyelim, hem oyuna 2.sinden başlayacak olan oyunseverler senaryoyu daha iyi özümserler.
50.000 yıl önce Prothean adlı teknolojide neredeyse son noktaya gelmiş kadim bir ırk nereden geldiği belli olmayan bir güç tarafından soykırım derecesinde katledilir. Öyle ki Prothean’ların teknolojisi bile bu güce karşı gelemez. Bu ırkın tüm bireyleri yokedilmekle kalmaz, medeniyetleri, kolonileri vs ne varsa onlarla aynı kaderi paylaşır… ve aradan 50.000 yıl geçer, Protheanlar unutulmuştur ve galakside Kroganlar ,Quarianlar, Salarianlar, Turianlar ve İnsanlık gibi yeni uygarlıklar belirmiştir. Bunlar arasında İnsanlık muasır medeniyete erişmekte biraz geç kalmıştır çünkü İnsanoğlu ancak Mars’ta Prothean kalıntılarındaki üstün teknolojiyi keşfettikten sonra diğer ırklara yetişip kendini teknik anlamda oldukça geliştirmiştir ve doğal olarak diğer ırklar aralarına henüz katılmış olan insanlığı kendileriyle eşdeğer görmemektedir. (Aklıma Türkiye’nin AB serüveni geldi niyeyse). Bu ırklar şimdiki BM’ ye benzetebileceğim Konsey adlı bir yapılanma içine girmişlerdir. İnsanlık ise henüz yeni gelişen bir uygarlık olduğu için diğerleri kadar konseyde borusu ötmemektedir. Biz de oyunda işte bu ezik hükmündeki insanoğlunun kendi halinde bir bireyini (Komutan Shepard) yönetiyoruz.
Daha başlarda verilen bir görev esnasında bulduğumuz eski bir Prothean kalıntısı, oyunumuzun konusunun başlangıcına zemin teşkil eder ve ilk oyunun macerası başlar. Bu noktada Saren isimli bir Spectre (Konsey’in özel askerleri) ‘nin hain olduğunu öğrenip köşe bucak onu kovalıyorduk fakat Saren’in yalnızca bir kukla olduğunu ve arkasında muazzam bir güç olduğunu farkediyorduk. Gerçekte yıkımın habercisi, Reaper denen süper güçlü ırka mensup Sovereign isimli ve dev bir uzay gemisi ebatındaki mekanik bir yaratıktı. Galaksideki tüm canlılar için yokoluş başlamış mıydı? Ondan önemlisi durdurulabilir miydi? Evet bu denemeye değerdi ve denendi. Komutan Shepard ve saz ekibi imkansız denileni başararak Saren’i ve Sovereign’i (Konsey’in tüm filosunun da yardımıyla) güç bela da olsa def edip “hayat”ın devamını sağlamıştı. Galaksideki canlılık devam edecekti ama akla takılan bir soru var. Nereye kadar?
İndirilebilir içerik ile gelen Normandy görevinde “geçmişe mazi…” sözünü hatırlayacağız…
Yeni bir gemi…
Evet ilkini oynadık, biraz beğendik, biraz beğenmedik ama oynadık ve bitirdik. Geldik ME 2′ ye… Oyunumuzu bilgisayarımıza kurduktan sonra adetten olmak üzere açılış videosunu seyredeceğiz lâkin yanınızda çay, kahve benzeri bir meşrubatla seyretmenizi öneririm. Videoda Soveregin’in yıkılışından sonra sağa sola dağılan gethlerin izinden giderken karşımıza devasa bir başka gemi çıkar. Sonrası mâlum… Açılıştaki sunum çok güzel olmuş ki videodan sonra “şimdi ne olacak? ne bu yahu? n’oluyoruz?” sorularının cevaplarını edinmek isteyeceksiniz. Videoda görecekleriniz, yapımcıların ilk oyundaki “bir çok şeyi değiştirmek” istemesinin çabası diye düşünüyorum (buna Kaptan Shepard da dahil ) Unutmadan videoyu seyrederken benim gibi “aboov!” diyerek şaşkınlıktan elinizdeki meşrubatı sağınıza solunuza dökmeyin aman
Oyuna başlamadan evvel ilk oyunun kayıt dosyaları bilgisayarınızda bulunuyorsa eğer bunları ME 2′ye aktarabilir (import) ve 2. oyunun senaryosuna ilk oyunda yaptığınız tercihlerin etkileriyle devam edebilirsiniz. İlk oyunun kayıt dosyası yok mu? Sorun değil, Bioware elinde ilk oyunun kayıt dosyası olmayanları da düşünmüş. ME’ nin kayıt dosyası yoksa veya dosyayı aktarmazsanız (tercih sizin ama aktarın aktarın zihne iyi gelir) 2. oyuna yapımcıların oluşturduğu “varsayılan” hikayeyle başlayıp devam edebilirsiniz. Yani yapımcılar ilk oyunda Urdnot Wrex’in ölümü, Konsey’ in yokoluşu, Kaidan’ı feda edip Ashley’ i hayatta bırakışınız gibi kararları halihazırda ilk oyunun kayıt dosyası olmayanlar için almışlar. Yalnız belirteyim de bazı arkadaşlar hemen sevinmesinler, kayıt dosyanızı aktarsanız dahi ilk oyunun sonunda iyice geliştirdiğiniz on kaplan gücündeki Shepard’ ınız olmayacak elinizde, bu şekilde 2. oyuna 2. seviyeden ve bir miktar kredi ve materyal (araştırmalar için gerekli kaynak) ile başlayacaksınız.Bundan başka kayıt dosyasını aktardıktan sonra ilk oyundaki kahramanınızın görüntüsünü ve arka plan hikayesini değiştirebilirsiniz dilerseniz.
Oyunda pek çok şey değişmiş dedik. Hem de pek çok şey. İlk oyunda aksayan ne varsa değiştirmeye çalışmış Bioware. Hatta eksiklikleri düzeltmekle kalmayıp eklemeler bile yazmışlar ki bunlar da olumlu olmuş. Şimdiye kadar yazdıklarımdan bile 2. oyunun ilk oyundan daha dengeli ve sağlam olduğu intibaına ulaşmışsınızdır gerçi ama okumaya devam edin, incelememiz bitmedi henüz
Yeni bir ekip…
Değişim diyorduk evet. Konsey’e bağlı saygın bir Spectre değilsiniz artık, hatta Alliance yani insan müttefik birliğine bile dahil değilsiniz. Artık Cerberus adlı bir şirket için çalışıyorsunuz. Her ne kadar çeşitli araştırmaları ve operasyonları sebebiyle pek saygın bir konumda olmasalar da, Cerberus, yaklaşan büyük tehlikenin farkında. Müttefik sınırlarındaki insan kolonileri sebebi bilinmez bir şekilde aralıklarla saldırıya uğramaktadır ancak “kim? nasıl? neden?” gibi soruların cevaplarına haiz değiliz henüz. Cerberus daha doğrusu Cerberus’un başkanı Gizemli adam (İllusive man) bizden bunu araştırmamızı istiyor. Karşımıza çıkacak belirsiz güç için de Gizemli adam’ın tavsiyeleri doğrultusunda her biri alanında uzman, üstün nitelikli yeni bir ekip toparlıyoruz biz de.
Ahan da Zaeed! Kabul, yakışıklı değil ama… ee sempatik de değil… E ne bu?
DLC yani İndirilebilir İçerikle gelen Zaeed adlı usta savaşçı ile birlikte tam 11 kişilik bir kadro. Kahramanımızı da sayarsak 12! 6′ya 6 maç yapabilirler pekala ama zaman maç zamanı değil önce galaksiyi kurtaralım. Nerede kalmıştık? Hah! Ekip… İşin aslı bu ekip toparlama işi hoşuma gitti benim ve bu sefer karakterlerle daha iyi bütünleştiğimi hissettim. Bazı anlarda ekip üyelerinizle ilgili önemli kararlar vermeniz gerekecek ki bunu bir kaç kez düşünüp öyle karara bağlayacaksınız çünkü her biri ayrı meziyette sağlam bir ekibiniz var ve esas düşman için lazımlar.
Tavlada yenilen Grunt, bunu hazmedemez ve Shepard’ı hile ile suçlar.
Ekip üyelerinden bahsedeyim biraz… Ya da boşverin “hababam sınıfı uzayda” diyeyim kısaca, olsun bitsin Her biri farklı meziyete sahip olduğu kadar her biri ayrı karakterde neredeyse. Kimi manyak, psikopat, kimi çok zeki bir bilim adamı, kimi tecrübeli bir keskin nişancı veya tecrübeli bir asker, hatta soğuk kanlı bir suikastçi gibi hayli farklı ekip üyeleriniz var gemide. Özellikle Jack, Grunt gibi zaptı zor, aykırı karakterler oyuna ayrı bir renk katıyor. Bu akdar bahsettik öyleyse kısaca karakterleri yani ekip arkadadaşlarımızı tanıyalım.
Miranda ve Jacob; oyunun başında adam eksikliğinden ekibinize kattığınız elemanlar ancak bu işe yaramaz oldukları anlamına gelmesin sadece ilerde ekibime kattığım karakterleri ben daha sıklıkla kullandım.
Mordin; seri konuşan, tümden gelip tümevaran, Salarian ırkından zeki bir bilim adamı. Bilim adamı dediysek vur kafasına al ekmeğini türünden değil, çapına göre iyi de dövüşüyor. Teknik konularda uzmandır kendisi. Normandy’ nin Ar-Ge laboratuarından sorumlu ayrıca.
Zaeed; uzun yıllarca savaşmış, çarpışmış, tecrübeli ve iyi bir asker Zaeed. Archangel’ dan sonra 2. has adamımdır. Geçmişi biraz karanlık ama görevlerde hayli iş görüyor. Makinelisiyle rakiplerinin işini rahatlıkla bitiriyor. Tek sorun tipi biraz kayık. Zaeed yalnızca İndirilebilir İçerik (DLC) sonucu oyunda aktif oluyor.
Archangel ki kendisi has ekip üyemdir. Keskin nişancı tüfeğiyle isabetli atışlarından ötürü bir çok göreve beraberimde götürüyorum. Bence hayli karizmatik olan bu karakterin detaylarını senaryoyu “yaşayarak” görebilirsiniz.
Tali; ilk oyunumuzda da ekibimizde bulunan bu Quarian, Mordin gibi teknik konularda uzman. Mordin’in daha sevimli olması gibi bir artısı var ama
Grunt; türünün tek örneği dersem yanılmış olmam. Bir Krogan olduğu için hayli güçlü ve yapılı. Yüksek canıyla (Ar-ge sonucu bizim canımızın nerdeyse 2 katı cana sahip oluyor), ilerde ele geçireceğiniz kuvvetli pompalı tüfeğiyle (yalnız Grunt’ un kullanabileceği bir pompalı) ve kalın zırhıyla bir çok çatışmada yanınızda yer alacak diye düşünüyorum. Özellikle yakınına kadar yaklaşabilen düşmanlara “I am Krogan!!” diye bağırarak kafa göz dalması ve rakibi tarumar etmesi, çatışma esnasında güven verici bir unsur.
Jack; o bir manyak! o bir hasta! o bir …! Evet Jack her ne kadar hasta, asi ve saldırgan ruhlu gibi görünse de oldukça güçlü biyotik güçlerinden ötürü onu da çatışmalarda kullanmak isteyeceksiniz. Bakmayın siz tipine aslında o bir sevgi kelebeği, üstelik Miranda’yı da çok seviyor.
Samara; Jack kadar güçlü bir başka biyotik karakter, Asari ırkından. Jack ne kadar asiyse bu da o kadar dengeli ve kararlı bir karakter. Karizması ve soylu hareketleriyle beni kendine hayran bıraktı diyebilirim. Hele bir ara sahnede dövüşü vardı ki harika!
Thane; (oyunda hiç kullanmayacak olsa da) yakın dövüşte yetenekli, Drell ırkından bir suikastçi, keskin nişancı tüfeğini de ustalıkla kullanabiliyor. Tecrübeli ve soğuk kanlı tavırlarıyla ağır ağbi.
Gizemli Adam; Bu arkadaşı ekibimize katamıyoruz çünkü onun vazifesi körük gibi sigara içmek, bulunduğu yerdeki (neredeyse artık?) hayli ilginç manzarayı seyretmek ve bizi tehlikeye atmak hem de bazen bilerek. Canımıza kastı mı var anlamadım? Hal ve hareketleriyle pek de güven veren bir tip değil. Sanki sürekli bir şeyler planlıyor gibi duruyor. Miranda’ nın Gizemli adam’a yakın oluşundan ötürü ondan da huylandım (Jacob da Cerberus için çalışmasına rağmen biraz saf gibi geldi). Bundan dolayı bu karakterler ile bir miktar güvenirlik sorunu var Shepard’ın. İtiraf edeyim, senaryonun üzerimdeki bu güven/güvensizlik etkisini sevdim.
Legion; Error! Cleared data! Probably a virus attack…
İki hatun, Shepard için kıyasıya savaşıyor, ballı herif…
Görevlere çıkacağınız ekibi kendi karakterinize göre oluşturmanızı tavsiye ederim. Mesela siz bir askerseniz yanınıza biyotik (Samara, Jack) veya teknik (Tali, Mordin) yeteneğe sahip bir karakter alabilirsiniz. Yok siz biyotikseniz ya da teknik mühendisseniz yanınızda Grunt, Zaeed gibi savaşçı karakterlere yer verebilirsiniz. Archangel ve Thane’i ise keskin nişancı tüfekleriyle isabetli atışları için tercih edebilirsiniz. Karşınıza mekanik düşmanların çokça çıkacağı düşmanlarla dolu görevlere teknik yetenekli elemanlarla gidebilirsiniz. Ekip üyelerinizin yapay zekası oldukça iyi çalıştığından herhangi bir karakteri de alabilirsiniz aslında. Çatışmalarda hem silahlarıyla hem özel güçleriyle epey yardımcı oluyorlar.
İlk oyundaki gibi takım arkadaşlarımıza, oyunu durdurarak (Shift) silahını değiştir, güç kullan gibi basit görevler de verebiliriz. Bir yenilik olarak Q ve E tuşlarıyla dilediğimiz bir noktaya gitmelerini (siperlere yakın yerleri işaretlerseniz siper alırlar) C tuşu ile de tekrar yanımıza gelmelerini sağlayabiliriz.
Senaryoda hoşuma giden bir detay da şu; dilerseniz ekip üyelerinin hepsinin sadâkatini (loyalty) sağlamadan da Collectorlar’ ın peşine düşebilirsiniz. Elbette bu durumda oyunun son sahnesinde hüsranla (Shepard’ın ölümü ki bu olursa 3. oyunda Shepard’ınız olmayacak) karşılaşma ihtimaliniz fazla, yine de deneme şansınız mevcut, keyfinize kalmış. Az önce sadâkat dedim dikkatinizi çektiyse. Ekip üyelerini ikna edip gemiye getirmek ve grubunuza katmak yetmezse bir de saygı ve bağlılıklarını kazanmaya çalışın. Her elemanın kendince özel bir problemi mevcut ve gerektiğinde sizinle konuşup bu sorunlarını halletmek istediklerini belirtiyorlar (Galaksi haritasının yanında dikili duran kızıl saçlı hanım abladan bilgiler alabilirsiniz bu konuda). “İşim gücüm yok da milletin delisiyle, manyağıyla mı uğraşacaam?” deyip ana göreve odaklanabilirsiniz elbet ama bu yan görevler size tecrübe puanı, kredi ve kaynak kazanma ve de sorununu çözdüğünüz her elemanın özel bir gücünü açığa çıkarma fırsatı veriyor (ayrıyeten farklı bir kıyafet seçeneğine kavuşuyorlar, koca gemide elbise kıtlığı var sanırım). Yani bu görevleri yapmanız yararınıza, belirteyim.
Normal RYO’ lardan farklı olarak Mass Effect 2′ de öldürdüğünüz düşmanları “loot” edemiyor yani yağmalayamıyorsunuz. Öldürdüğünüzde üzerlerinden en fazla şarjörler çıkıyor ki o da her zaman değil. “Bol düşman öldür, tonla tecrübe puanı (TP) ve silah, zırh kazan” tarzı bir anlayış yok bu oyunda
Ne şeker şeyler değil mi?
Sovereign’in düşüşüyle birlikte gethlerde uzayın derinliklerine kaçıştıklarından bu kez ana düşmanımız onlar değil. Ara ara karşımıza çıksalar da artık en kötü sıralamasında 2. liğe düşmüşler. Peki bu kez kimlere karşı mücadele vereceğiz? Repaer’ ların yeni oyuncağı Collector‘ lar artık. Geth’lerden daha karizmatik ve daha tehlikeli yeni düşmanımız oluyor kendileri. Oyun boyunca onların ve devasa gemilerinin izini sürüyoruz bu kez. Geth’ ler hatırlarsanız ortak yapay zekaya sahip sentetik robotlardı, Collector’ lar ise organik canlılar.
Collector General’in sapıttığı anlardan biri…
Yine hikaye şaşırtıyor bizi yer yer. Gizemli adam’ın farklı bir niyeti mi var? Varsa ne? Miranda ekibe sızan casus mu? Jack harbi manyak mı? Bu Legion ayak? Hepsini anladım da Collector’ lar da nereden çıktı yahu? gibi sorular zihninizi bulandırıp kendimize göre tahminlerde bulunuyoruz, elbet bazılarını yanlış tahmin edip ters köşeye yatıyoruz ki olayın güzelliği burada zaten. Tüm bu soruların (ve daha fazlasının) cevaplarının çoğunu 3. oyunda öğreneceğiz sanırım.Yine de hikayenin ilerleyen kısımlarında Collector’ lar ile öğrendiğimiz bir bilgi karşısında “Aaa!” deyivermişim ki (siz de diyeceksiniz eminim) bu da senaryonun bizi her an şaşırtabileceğinin bir kanıtı. Evet evet bu kez oyunun hikayesi daha etkileyici, daha bir derli toplu ve daha bir sarıyor…
E bize yeni bir Shepard lazım…
Tanıştırayım, Hüsnü Shepard… İnce bıyıklı, bebek yüzlü ve âdî herif rolünü başarıyla yerine getiren ünsüz Yeşilçam aktörü. Yüzündeki yaraları takmayın estetik diye bir şey var…
Eğer siz de ilk oyunda hep aynı model ve renkteki zırhı giymekten sıkıldıysanız burada da bir güzellik yapmış sevgili Bioware çalışanları (çaycı bu işin içinde mi bilmiyorum?). Artık yeni model zırhlar giyebilir, dilerseniz standart N7 zırhınıza kol, omuzluk, bacak, gövde, kask gibi parçalar ekleyebilirsiniz. Üstelik bu yeni parçaların her birinin sağlık, kalkan, cephane artırma gibi bir özelliği mevcut.Hatta dilerseniz zırhın ana rengini değiştirebilir bir de desen ekleyebilir ve bu deseni de renklendirebilirsiniz. Neticede yüzlerce farklı tasarımda, desende ve renkte zırh çeşitleri ortaya çıkacağından zevkten dört köşe olabilirsiniz benim gibi. Bu zırh tasarımlarını ise gemideki kaptan kamarasından yapıyoruz ki kamaraya özelleştirme babında ufak tefek eklemeler bile yapabilmemiz güzel ayrıntı oluşturmuş. Odamıza uzay gemisi modelleri yerleştirebilir, müzik sisteminden müzik dinleyebilir hatta balık alıp alık alık seyredebilirsiniz. Reaper tehlikesi ufukta belirmişken bunlarla uğraşır mısınız bilmiyorum ama yine de “detaylara eğilmişler, bravo” demek geliyor içimden
Artık zırhınızı cicili bicili hâle getirip kızlara hava atabilirsiniz.
Shepard’ ın değişimleri devam ediyor, mesela artık Shepard çatışma esnasında kalkanını kaybedip canı azaldığında güvenli bir sipere veya bölgeye kapağı atıp canını ve kalkanını tazeleyebiliyor artık. İlk oyunda bu iş medi-gel yardımıyla yapılıyordu ve medi-gelimiz bittiğinde canımızı artıramadığımızdan işin aksiyon kısmını yavaşlatıyordu. Hoş şimdiki hali de artık hemen her dolu dizgin aksiyon oyununda kullanılan “az bekle cillop gibi olasın” teranesi gerçi, ama bu oyunda o kadar takmadım kafama, hoşuma bile gitti diyebilirim.
Bundan gayrı ilk oyundaki şu lanet, silahların ısınması mevzuu da tamamen gitmiş durumda çok şükür. “Aman silah ısınmasın, aha namlu kızardı” gibi dertlerden muzdarip olmayacağız artık. Onun yerine (ağır sınıf silahlar hariç) her silah tipiyle uyumlu ısıl (thermal) şarjörler var artık. Isıyı emen bu şarjörler yardımıyla ısınma sorununu hallediveriyor, şarjör boşalınca yenisini takıyorsunuz, bu kadar basit… Açıkçası ilk oyunun en can sıkıcı zaaflarından biri idi bu bence. Silah ısınınca kilitlenmesi de cabası tabii, çatışmanın en heyecanlı yerinde pat diye silahın ısınıp bir müddet iptal olması sinir bir durumdu. Neyse ki sistem değiştirildi de rahat ettik. Şarjörleri ise ölen düşmanlardan ya da haritanın sağında solunda bulabiliyorsunuz ki ateş olayını abartmazsanız oyun boyunca mermi sıkıntısı çekeceğinizi sanmıyorum. Ağır silahların mermi tipi ise farklı ve her yerde karşınıza çıkmayabiliyor bu yüzden idareli kullanın, önemsiz düşmanlara karşı ziyan etmeyin.
Arkadaşlar bi’ el atın da şunu itiverelim. Hınnnngg! Eşşek ölüsü gibi de ağır mübarek!
Shepard’ ın sadece görselliği değişmiyor artık hareketlere de çeşitlilik ve yumuşaklık gelmiş (akıcılık diyeyim de yanlış anlama olmasın : ) ). Örneğin ilk oyunda 20 animasyona sahipken artık 200′ün üzerinde animasyon mevcut Shepard için. Bu da daha göze hoş hareketler anlamına geliyor. Göze hoş gelen hareketlerden bahsedip yeni siper alma sisteminden bahsetmemek olmaz. Tam bir aksiyon oyunu mantığında yapılan çatışmalarda siper alıyoruz önceki gibi ama bu sefer sistem daha basit, mantıklı ve göze hoş gelen bir yapıda olmuş (Gears of War’ u hatırlattı bana epey). Boşluk (space) tuşu ile siperlere yakınken siper alıp siperlerin üstünden ve yanlarından ateş edebiliyoruz. Hatta W+Boşluk tuşu ile engin siperlerin üstünden bile atlayabiliyoruz. Oyun bu haliyle aslında “siperden sipere koştum, saklandım durdum” olmuş epey ama şikayetçi miyiz? Hayır!
Asla ampul (tasarruflusundan) gibi açıkta durup düşmanla kapışmayın. Daima siperlerde durun, yalnızca ateş etmek ve düşmanın konumuna göre yer değiştirmek için kafanızı çıkarın, siper değiştirmek için de depar atın (W+Boşluk) yoksa (ve zor seviyede oynuyorsanız) canınızın ve kalkanınızın nasıl da çabucak bittiğine şaşırabilirsiniz.
Isınma sorununun bertaraf edilebilmesiyle birlikte silahların çeşitliliği de artırılmış. ME’ de hatırlarsanız hepi topu 4 (yazıyla DÖRT) çeşit silahımız mevcuttu. Tamam 4 farklı silah sınıfı vardı ama her sınıfın silahı, model yükselse de güçlense de tipi, görüntüsü ve ateş şekliyle hep aynıydı. Olması gereken ise ME 2′ de olmuş. Her silah sınıfı için farklı farklı silahlar edinebiliyoruz artık. Toplamda ağır silahlarla birlikte 19 adet ediyor efenim. Bunlar bize görüntüsü, sesi ve etkisiyle birbirinden farklı deneyimler yaşatıyorlar. Aynı şeyi zırhlar içinde yukarıda bahsetmiştik. Böylece Mass Effect serisinin çeşitlilik bakımından eksiği kalmıyor.
Makineli tüfek gibi seri ateş eden silahlar kalkanlara ve bariyerlere ağır hasar verirken keskin nişancı tüfeği ve pompalı gibi az ama öz ateş eden silahlar ise zırhlara ağır hasar veriyor. Bunu çatışmalarda göz önünde bulundurun.
Yenilik, yenilik, yenilik!
ME 2 yeniliklere doymuyor. Devam ediyoruz…
Elveda Mako… elveda sıkıcı yan görevler…
Artık Mako denen saçma aracı bizatihi kullanmak ve abidik yan görevler için gezegen gezegen yol arşınlamak zorunda değiliz. Tamam Mako ilk başlarda güzel geliyordu ama sonrasında yanık temcit pilavı gibi kokmaya ve görevler birbirinin aynı olduğundan sıkmaya başlıyordu. Zaten Mako’ nun da pek bir numarası yoktu. Gezegene in, Makoyla karşına çıkan düşmanları temizle, görev mahalline gel, in. Hepsi bu! Makonun yegâne görevi buydu işte. Neyse ki onun yerine bir Kodiak NS1 mekiğimiz var artık. İniş yapacağımız gezegeni seçtiğimizde bir yükleme ekranı çıkıp mekikle iniş-kalkış yapışımız gösteriliyor ve ardından kendimizi gezegende buluyoruz. Bu kadar basit işte! (yine de yukarıdaki sahnede Mako’yu bir parça özledim sanki, içim acıdı valla!).
Yan görevlerden ayrı bir paragrafta bahsetmekten yarar görüyorum. Ekip toparlarken veya sadakat görevlerini yaparken göreceksiniz ki aslında bunlar ana görev için birer yan görev ve hiç biri birbirinin aynı olmadığı gibi sıkıcı da değil. Daha önce de bahsetmiş olduğum gibi gezegen gezegen dolaşıyor, takım arkadaşlarımızın çeşitli ”sıkıntılarını” gideriyoruz ve neticede her biri sıkıntısını öyle veya böyle aşıp ana göreve odaklanıyor (tabii daha güçlü olarak). Bu da haliyle işimizi kolaylaştırıyor. Oyun boyunca yan görevleri mecburiyetten değil zevkten yaptım, yine olsa yine yaparım
Önceki oyundaki envanter sistemi de elden geçirilmiş daha doğrusu envanter sistemi hepten kaldırılmış Artık on yüz milyon çeşit birbirinin aynı tüfeği taşıma ve bunlar arasından en işe yararını bulma ızdırabına da son! Bulduğumuz ya da araştırdığımız (birazdan bu konuya geliyoruz) güçlü silahlar otomatik olarak tüm ekibe dağıtılıyor ve bizi büyük bir zahmetten kurtarıyor Bioware çalışanları, kendilerini tebrik ediyorum (çaycı dahil).
Araştırmaları asla es geçmeyin, hayatta kalmanızı sağlayacaklar…
Araştırma demiştik az evvel, onu biraz açalım. Artık yeni gemimizde bir Ar-Ge yani Araştırma-Geliştirme (Tech Lab.) ve Cephanelik (Armory) mevcut. Jacob’un ilgilendiği cephanelikten kendimizin ve ekibimizin hangi silahları kullanacağını belirleyebiliyoruz ki doğrusu buraya pek yolunuz düşmeyecek çünkü zaten görev esnasında bulduğunuz veya gemide araştırdığınız “en iyi silahlar” ekibe otomatik olarak dağıtılıyor. Yalnız Grunt’a, “kendisine özel” pompalı tüfek verilmemişti, kendim ayarlamıştım, ara sıra kontrol edin o yüzden.
Ar-ge bölümünü çalıştırmak içinse Mordin’i ekibe katmış olmanız gerekli o yüzden yapacağınız ilk iş Mordin’in görevini tamamlamak olmalı. Sona bırakırsanız yeni teknolojileri elde edemezsiniz.
Ar-ge bölümünden zırh, silah, gemi geliştirmeleri gibi başlıklarda araştırmalar yapabiliyoruz. Hatta çeşitli ilk örnek yani prototip araştırmaları da yapabiliyoruz ki bunlardan bazıları oldukça güçlü silah ve zırh araştırmaları oluyor, es geçmeyin (özellikle nükleer silahı ). Araştırma, araştırma dediysem elimize beheri, ispirto ocağını alıp işe girişmiyoruz merak etmeyin Seçiyoruz ilgili başlıktan yapabileceğimiz bir teknoloji, sonra da “araştır” deyip araştırmış ve kullanabilir hale gelmiş oluyoruz.
Ar-ge bölümünden araştırma yapabilmeniz için paraya (kredi) ve 4 ana materyale (Element Zero, Palladium, Platinum, Iridium) sahip olmanız gerekiyor. Parayı görevlerden veya şifreli kasalardan edinebilirsiniz, kaynakları ise yine görevler esnasında sağdan soldan bulabilirsiniz ama bunun getirisi pek yüksek değil. En sağlamı hayat belirtisi olamayan gezegenlere sonda (probe) göndererek madenlerini çıkarmak. Gezegenlerden madenleri çıkarmak dedim evet, şaşırmayın. Sevgili Bioware yapımcıları bunu da mini bir oyun olarak sunmuşlar, gezegenleri tarayarak maden zenginlik durumlarını tespit edip sondalarla kaynakları çıkartıyoruz ve araştırmalara devam ediyoruz. Bir araştırma için gerekli kaynak seviyesine eriştiğimizde bu bize hatırlatılıyor ki bu da minik ama hoş bir ayrıntı.
Geminiz belirli sayıda sonda barındırıyor ve sondalarınız bittiğinde bazı yıldız sistemlerinde bulunan tankervari dev yakıt gemilerinden sonda satın alabilirsiniz.
ME 2′ de evren daha da genişlemiş. Samanyolu Galaksisi Bulutsuları (Nebula), Bulutsular da kendi içlerinde yıldız sistemlerine ayrılıyor. Her yıldız sisteminde çeşitli sayılarda gezegen olduğunu göz önünde bulundurursanız, dolaşacak bir hayli yer var. Yıldız sistemlerinde dolaşırken uzay gemimiz yakıt tüketmezken (evet yakıt var artık) Bulutsular arasında dolaşmaya başladığında yakıt harcamaya başlıyor. Yakıtınızı, uzak diyarlara hızlıca yolculuk yapmanızı sağlayan Mass Relay’lerin olduğu, önemli yıldız sistemlerinde bulunan yakıt gemilerinden doldurabilirsiniz tekrar. Bunu sondalar için de yapabilirsiniz. Yapacağınız geliştirmelerle yakıt tankınızı ve sonda sayınızı artırabilirsiniz.
Bulmacalardan başlamışken devam edelim. Gezegenlerden kaynak tarama haricinde ME 2′ye 2 yeni minik bulmaca yerleştirilmiş. Görevler esnasında şifreli kapıları, kasaları, özel veri dosyalarını ya da bilgisayar sistemlerini bu bulmacalarla aşmaya çalışıyoruz. Bulmacalardan ilkinde farklı renk bileşimlerinden oluşan kodları doğru sırayla yerleştirmeye çalışırken diğerinde ise 2 aynı simgeyi arka arkaya bulmaya çalışıyoruz. Görev için önemli kapı ya da sistemleri bu yollarla kırmaya çalışırken yanlış yapsak da tekrar deneme hakkımız mevcut ama gelir, kaynak ya da yeni bir silah araştırması içeren bir kasayı kırmaya çalışırken hata yaparsak tekrar deneme hakkımız yok. O yüzden bulmacalar pek zorluk çıkarmasa da azıcık dikkat göstermenizi salık veririm (bulmacalar da gezegenlerden kaynak toplama olayı gibi hafiften baymaya başlıyor ama neyse ki çok sonraları).
Bulmaca buldurmaca… Bakmayın şekle şemale, 7-11 yaş arasına hitap ediyor esasında…
Peki krediler yani paraları ne yapıyoruz? Görevlerden (Cerberus’ un yaptığı ödemeler genelde) ve şifreli kasalardan edinebileceğimizi söylemiştik yukarıda. Efenim parayla yeni zırh parçaları ya da odamıza yerleştirmek için ufak tefek malzemeler satın alabilir hatta bazı araştırmalar için kullanabilirsiniz. Yeni zımbırtıları satın alma işlemini satıcılardan yapıyoruz elbet. Tavsiyem her satıcıyı kontrol edin, bazılarında işe yarar, kaliteli malzeme bulunabiliyor. Üstüne satıcıları paragon (iyilik yani erdemlilik) veya renegade (kötülük yani âdîlik ) puanınıza uygun şekilde, konuşma menüsünde dairenin solundaki mavi veya kırmızı seçenek ile, ”ikna ederek” fiyatlarda indirim yapabilirseniz ne âlâ…
Bu bir yenilik değil ama DLC yani İndirilebilir İçeriklerden de bahsedelim de olsun bitsin bu iş. DLC’ ler ile birlikte Zaeed karakterini ekibine katabildiğinizi belirtmiştik (onun da sadakat görevi var ki görevi tamamlarsanız Zaeed güçlü bir el bombası atabilir hale geliyor), bundan gayrı Cerberus zırhı da emrinize amade. İlk başta edineceğiniz sağlam sayılabilecek bir zırh, uzun müddet iş görüyor. Normandy’ nin yıkıntıları arasında dolaşabileceğiniz mini bir keşif görevi de mevcut ayrıca.Bir de Cerberus pompalı silahı vardı da ben rastgelmedim daha doğrusu pompalıyla falan işim olmadığı için bakma ihtiyacı hissetmedim ama bu da var, bilin…
“Yetenek sizsiniz” diyerek laf cambazlığı yapanlar, 1 haftada 1 milyon olalım!
Yetenek ağacındaki değişimler ise göz yaşartıcı… Eskiden olduğu gibi 10 küsur yeteneğinize bol bol puan dağıtamıyorsunuz çünkü yetenek sayısı azaltıldığı gibi dağıtılan puanlarda da cimri davranılmış. Böyle dediğime bakmayın bana göre daha kararlı ve mantıklı bir sistem olmuş. Yine alınabilecek yetenek sayısı fazla olsa da başlangıçta yalnız 4 yeteneğiniz var ve her bir yetenek 4 kademe artırılabiliyor ki 4. ve son kademeye toplam 10 puan vererek geliyorsunuz ve burada yetenek, 2 uzmanlık dalına ayrılıyor. Sizden bu dallardan birini seçmenizin isteneceğini ve 4. seviyeye gelen yeteneğin görece güçlü olacağını söylememe gerek yok sanırım. Bu şekilde bir sistemle aynı yeteneğe sahip olsalar da karakterler arasında farklılıklar oluşmasına zemin hazırlamışlar, e güzel yapmışlar.
Tavsiyem önce kendi uzmanlık alanınıza odaklanın. 4. seviye etkili ve güçlü, dikkate alın
.
Her sınıfın kendine has bir uzmanlık alanı var (mesela biyotik bir karakter için Biotic Mastery) ve tavsiyem önce bu alana yoğunlaşıp 4. seviyeye getirmeniz, düşmanlarınıza karşı biraz daha rahat olursunuz en azından. Diğer bir konu ise, her yetenekte 2. veya 3. seviyede geleceğinize her yeteneği teker teker 4. seviyeye getirmeye çalışın faidesini göreceksiniz.
Bir de cephane uzmanlığından bahsedeyim yetenekler konusunda. Artık farklı cephanelerde uzman olabiliyor ve bunu çatışmalarda sergileyebiliyoruz. Misal; düşmanlarınızı yakmak isterseniz (yakmak? hmmm oyunlar şiddete sebep olmuyor evet) Incendiary ammo yeteneğine sahip olmalı, tam tersi dondurmak ve sonrasında parçalara ayırmak içinse Cryo ammo uzmanlığına ihtiyacınız olacak. Yok ben zırhlı ve sentetik düşmanların canına okuyacağım derseniz Disruptor cephaneleri emrinize âmâde. İşin güzel yanı bu cephaneleri -her silah için- bir kez aktifleştirip görev süresince kullanabilirsiniz.
En çok hoşuma giden yeniliği (bir yetenek değil ama güzellik) sona sakladım. Karakterlerle muhabbet esnasında ekranın sağ veya solunda iyilik / kötülük durumunuza göre fare simgeleri yanıp sönecek. Karakterinizi bir melaike olarak tasarladıysanız ve bu tarzda yönetiyorsanız eğer paragon yani iyilik puanınız yüksek olacağından bazı sahnelerde sağda mavi fare simgesi çıkacak, eğer hızlı davranıp sağ tuşa tıklarsak yiğidimiz, aslanımız, Shepard’ ımız kontrolü ele alıp meseleyi güzellikle hallediyor, bize de erdemliliğin dayanılmaz hafifliği kalıyor. Tam tersi yani âdî ve şeytani bir karakter ağırlıklı oynuyorsanız bu kez belirli olayların cereyan ettiği durumlarda solda kırmızı fare simgesi yanıp sönecek ve bu kez sol tuşa tıklayıp âdî Shepard’ın üçkağıtçılığına şahit oluyoruz. Her halukârda Paragon / Renegade puanı ve bazı durumlarda Tecrübe Puanı (TP) kazanıyoruz. Bu insiyatif sahneleri bizi zevkten beş köşe etmeye yetiyor da artıyor. Bu açıdan tam sinematik bir hava yakalamış ara sahneler, o yüzden diyalogları boşluk tuşuyla geçip durmayın ve bu “özel ve güzel anlar” için tetikte olun.
Bu kadar yenilik yeter yahu! İçim daraldı…
Haklısınız, ben de yoruldum zaten. Öyleyse gelelim fuzûlî bilgiler bölümüne. Biraz da teknik detaylara eğilelim (eğilirken dikkat etmekte faide var, zaman kötü biliyorsunuz). Mass Effect 2′ nin grafik motoru Unreal Engine 3.5 sürümüne yükseltilmiş en başta. Bu da bize daha kaliteli ışıklandırma ve gölgeler, daha kaliteli yüzeyler, daha iyi sinematik sahneler (matinee improvement) gibi geliştirmeler sağlıyor ki zaten ilki oyunu oynayıp bitirdiyseniz ME 2′ nin en başlarında bile grafiklerin göze daha bir hoş geldiğini farkedeceksiniz. Zaten iyi olan grafikler daha da kaliteli hâle gelmiş diyebiliriz. Bir Crysis olmasa da Modern Warfare 2′ yi aratmadı bana. Yalnız canımı sıkan bir sorun var o da doku çözünürlüklerinin düşük olması. Hem de en yüksek grafik detay kalitesi ayarlı olmasına rağmen… Karakter suratlarında epey mesafe ka’tedilmiş, bu inkar edilemez lâkin o harika surat modellerine bu düşük doku kalitesindeki berbat zırh modellemeleri hiç uymamış. Uzaktan bakıldığında ve biraz da ışık ve gölgenin yardımıyla pek farkedilmese de yakına gelindiğinde göze çarpıyor, karakter yüzlerinin harika gerçekçiliğine gölge düşürmüş bu durum. Diğer minik grafik hataları göze batmayabilir ama bu batıyor maalesef. Oyunun başlarında grafiklerden dolayı mest olacaksınız belki ama gözleriniz oyuna alıştığında misal Zaeed’ in harika modellenmiş yüzünden sonra zırhındaki omuzluğa dikkat ettiğinizde hissettiğiniz şey berbat ve hârika’ nın zıtlığı olacaktır eminim.
1920*1080 çözünürlükte ve en yüksek grafik ayarları seçili haldeyken (kenar yumuşatma -Anti Aliasing- hariç) aşağıdaki test sistemi ile saniyedeki kare oranı 30′un altına düşmedi,ortalama ise 50-60 fps arasındaydı.
Sesler de ise denecek pek bir şey yok, müzikler güzel, silah sesleri kaliteli ve cezbedici (üst seviye silahların tok sesiyse kışkırtıcı ve tetiğe basma hissi uyandırdı bende ) , karakter seslendirmeleri uzman oyuncularla yapılmış (Gizemli adam’ın seslendirmesini Martin Sheen yapmış mesela ki ses cuk oturmuş karaktere). Bariyer ve kalkanların kırılması ve tekrar şarj olması, biotik güçlerin ve robotik yaratıkların sesleri, Shepard’ ın canı azaldığında seslerin boğuklaşması (ekran ise iğrenç bir hâl oluyor bu durumda nedense, ilk oyunda daha iyiydi bu etki), silahların ve bombaların etkileyici sesleri, oynak mekanlardaki şen şakrak sesler… Hepsi yerli yerinde ve eksiklik veya zayıflık farkedemediğimi belirteyim.Kısa keseyim bir bilim kurgu yapıtında ne ses varsa ME 2′de de var (ışın kılıcı ve fazerler hariç ) ve hepsi benim gibi bir bilim kurgu hastasını kendinden geçirmeye yetti.
Yapay zekadan bahsetmesek olmaz. Yapay da olsa zekalı takım arkadaşı ve düşman görmek isteriz diyorsanız 6023 yazıp kısa mesaj olarak 2424′ e göndermeniz yet… Öhöm fazla tv seyrediyorum sanırım neyse, kısaca yapay zeka yeterli seviyede, takım arkadaşlarınız aptal saptal dolaşıp ayakbağı olmuyor, gayet güzel çatır çatır düşmanla cebelleşiyorlar. Hatta sizin kadar adam indiriyorlar nerdeyse. Bir çok durumda paçayı kurtarmama bile yardımcı oldular diyebilirim. Elbet zaman zaman kenara köşeye takılabiliyorlar ve arkada kalabiliyorlar ancak pire için yorgan yakmayalım, geçelim. Düşmanın yapay zekası da takım arkadaşlarımızdan geri değil, siper alma, güç kullanma gibi etkinlikleri yapıyorlar. Etrafımı kuşatma gibi akıllıca hamlelere girişmeseler de bu halleri de fena değil.
Asıl fena olan YMIR gibi ağır sınıf meklerin üstünüze üstünüze durmadan saniyede bilmem kaç mermi kusarak gelmesi… işte o zaman ne taktik kalıyor, ne yapay zeka, yandı gülüm keten helva, elinizde ne varsa saldırın…
Takım arkadaşlarınız kısmi hatalar hariç; siper almada, askeri, biyotik ve teknik güç kullanmada başarılı. Hikaye nasıl peki? Oyunun hikayesi başlarda da belirttiğim gibi bu kez daha heyecanlandırdı beni, özellikle egzantrik Collectorlar, Cerberus ve lideri Gizemli Adam ile yardakçıları, yeni ekip üyeleri ve sıkıntıları gibi unsurlar oyunda merak, araştırma ve öğrenme aşamalarını tamamlıyor. Hikayeyi oluşturan Ana görevler, çeşitli yan görevler ve her ekip üyesi ve sadakat görevleri için Mass Relay’ leri kullanarak Samanyolu’nda gezintilerle destansı maceramıza çıkıyoruz. Destansı evet evet… Bir an düşündüm de ME 2 evreninin Yıldız Savaşları evreninden çok da bir farkı kalmadı neredeyse. ME 2′ de yaklaşık bir düzine Gaz bulutsuları (nebula) ve onlara dahil yıldız sistemleri ve bu sistemlerdeki onlarca gezegenle oyun evreni daha bir genişlemiş. Haliyle gezecek ve keşfedecek çok yeriniz oluyor hatta bazen gezegenleri kaynak için tararken bazı yardım sinyallerine de denk gelebilirsiniz, kim bilir?
Oyunseverlere “bir oyundaki en önemli unsur nedir?” diye sorsak, kimi dut yemiş bülbül gibi susup sağına sola bakar, kimi bilmese de biliyormuşcasına parmak kaldırır (ilkokulda böyle yapardım bazen, öğretmen o kalabalıkta sizi seçerse fena oluyor tabii ), kimi de “tamam şimdi buldum! Atmosfer! Atmosfer! Atmosfer!” diye bağırırdı sanırım ya da ben gaipten sesler duymaya başladım. Neyse Atmosfer diyenler bildi (adreslerine birer lolipop şeker gönderilecektir). ME 2 ilkine göre daha sağlam bir atmosfere sahip ve böylece oyun boyunca bizi içine alıyor hatta almak ne demek, esir ediyor bu kez (hayır kendimdeyim ve abartmıyorum), bu sebepten ötürü Mass Effect 2 bir oyunda olması gerekli en hayati özellikleri bünyesinde başarıyla barındırıyor ve ME 3 çıktığında onun için ne deriz bilmem ama ME 2 için “sanat eseri” payesi abartılı değil zannımca.
Özetlersek eğer, yukarıdaki tüm zerzevatı okumayıp doğruca son paragrafa atlayan dâhi okuyucularımızın da bilmediği üzere atmosfer bir oyunun olmazsa olmazı, eğer oyunda kendinizi hissedemiyorsanız, oyuna kendinizi kaptıramıyorsanız sallayın gitsin o oyunu efenim (Solitaire mi dediniz?)… Ama Mass Effect 2′ yi sallayamıyoruz işte, hatta o, şöyle bir 9 küsur Richter ölçeğiyle sarsıyor bünyemizi ve bizden sağlam bir puan alarak 3. oyun için umut vaadettiğini gösteriyor.
Konu: Mass Efect 2 (İncelemesi) 
Çarş. Mart 03, 2010 6:16 pm